|
aklindaki.blogspot.com |
İslam mutasavvıf şairi ve mevlevi tarikatının kurucusu (Belh 1207-Konya 1273). Sultan ül-Ulema ("Bilginler Sultanı") Bahaettin Velet'in oğlu olan, yaklaşan Moğol tehlikesi üstüne ailesini ve müritlerini toplayarak Hicaz-Şam yoluyla Anadolu'ya geçen (1221) babasıyla birlikte Anadolu'ya gelen, Bahaettin Velet ölünce (1231) halkın isteğiyle yerine geçen Mevlana Celalettin Rumi, babasının halifelerinden Seyit Burhanettin Tirmizi Konya'ya gelince (1232), onun gözetiminde tasavvuf eğitimi gördü. Bir söylentiye göre öğretimini tamamlamak için Halep ve Şam'a gidip, Tirmizi'nin ölümünden sonra medreselerde ders verdi. Sürdüğü düzenli yaşam Tebrizli Şems'in Konya'ya gelişiyle (1244) bozuldu: Öğretimi, vaazlar vermeyi bırakıp, Şems'le haftalarca süren inzivalara çekilmesi öbür müritleri tarafından tepkiyle karşılandı. Öldürülmekten korkan Şems Şam'a kaçtıysa da, Mevlana'nın oğlu Sultan Velet'i göndermesi üstüne geri döndü. Çok geçmeden tepkiler yeniden baş gösterince, Şems'in yeniden ortadan kabolması (1247; bazı kaynaklara göre aralarında Mevlana'nın oğullarından Alaettin'in de bulunduğu 7 kişi tarafından bıçaklanarak öldürülmüştür) üstüne, onu bulmak için iki kez Şam'a gittiyse de bulamadı ve Şems'in kendi içinde yaşadığına inanarak avunmaya, ona duyduğu sevgiyi dile getirdiği gazeller yazmaya başladı. Bir süre sonra Şems'in yerine Selahattin Zerkubi'yi (1259), Zerkubi ölünce (1263) de Selahattin Çelebi'yi halifeliğe alıp, ünlü Mesnevi'sini bitirdikten bir süre sonra öldü ve babasının yanına gömüldü. Türbesi Bedrettin Tebrizi tarafından yapıldı.
Farsça-Türkçe karışık bir şiiri dışında bütün yapıtlarını Farsça yazan Mevlana, Doğu İslam kültürünün en büyük filozof ve şairlerindendir. Irk, din ayrımı gözetmeden bütün insanlığa seslenen, birliği, hoşgörüyü, iyiliği öğütleyen, aşkı en yüce değer sayan düşüncesiyle, yalnızca Türk şiirini değil, Doğu şiirini de etkilemiş, görüşleri günümüze kadar yaşayarak, yakın dönemde Batı ülkerinde de birçok yandaş bulmuştur. Birçok dile çevrilen, açımlanan Mesnevi'si, ayetler, hadisler, Senai, Attar gibi şairlerin şiirlerinden alıntılar, öyküler, Mevlana, akla dayanan, aklın kurallarıyla sınırlanan bilgiye karşı çıkarak felsefeyi reddetmiştir. Görüşüne göre, akıl insanı yanıltır; gerçeğe götürmez. Bilginin kaynağı sevgidir, sezgidir. Gerçeğe aşk yoluyla kendinden geçip, kendini derin bir aşka bırakma yoluyla ulaşılabilir. Yapıtlarının Türkçe'de son çevirileri, Mevlana ve mevlevilik üstüne araştırmaları da bulunan Abdülbaki Gölpınarlı tarafından yapılmıştır.
Diğer Yapıtları(Eserleri): Divan-ı Kebir(24 ayrı Divan'dan oluşur; 1959'da 5 cilt olarak basılmıştır), Fihi Ma Fih (Muinettin Pervane'nin konağında yapılan toplu söyleşilerdeki sözlerinde oluşur; yaşamına, dönemine ilişkin bilgileri kapsar), Mecalis-i Seb'a (camilerdeki vaazlarından oluşmuştur. Arapça bir hutbeden sonra açıklayıcı öykülere geçilir; 7 bölüm olarak 1965'te basılmıştır.), Mektuplar (döneminin ileri gelenlerine yazılmış mektupları içerir; 1963'te basılmıştır), Rubailer (1964'te basılmıştır).